1. -seni seviyorum.
    - ben de seni.

    öyle doğal, hatta öyle rutin bir şeymiş gibi söylüyoruz ki bunu; her sabah bir çiçeği sular gibi. öyle incitmeden, besleyerek.
    her söylendiğinde öyle filizleniyor ki tomurcuk, bağıra bağıra. hissediyorsun bu doğallıktaki huzuru ve mutluluğu.
  2. müthiş huzur dolu, keyif veren bir yer keşfettim. pek yakınlarda değil.
    fakat sardığı dalları ve yanıbaşındaki gölgesiyle sanki yüzyıllardır orada tüm güveniyle duruyormuş, senin o manzarayı keşfetmeni bekliyormuş gibi hissettirdi..
    son 60 saatimde durdurmak istediğim sayısız ana tanık oldum bu yüzden.
    26’ıma; karşımda kirpiklerini dahi özenle sevdiğim insanla merhaba dedim.
    sonra memleketimi unuttum, evimi unuttum, en bir sevdiklerime delicesine sevdiğimi ekledim, en üst mertebeye hatta.
    sonra manzarayı uzaktan izleyeceğimiz söylendi ilahi bir dış ses tarafından. itiraf ediyorum çok kötü bir dublajdı.
    tabii dinlemedim onu; şimdi kokusu, her duygusunda şekil alan ağız ve gözünün tümüyle; yüzünün görüntüsü yakın kılıyor bana onu.

    ayrılığın izahı yok yine de; paldır küldür yıkılıyor bulutlar. gökyüzü olanca kuvvetiyle yarıyor hapsini..
    yağıyor, yağıyor ve yağıyor. senin istediğinse yüzünü döndüğünde yüzüyle karşılaşmak sadece..

    olsun.

    pek yakında evime geri döneceğim yuva bildiğime..

    iyi ki varsın!
    16-19.02
  3. şimdi, hemen, şu an yanında olmayı arzuladığım biri var.
    Göz kapaklarım deli zorlanırken ondan gelen tek kelime, bir ses müthiş mutlu ediyor beni.
    Hayal olmayacak bir gerçeklikle, tekrar yanında olduğum günleri düşünüyorum.

    Ona gideceğim ve bu sefer onda hep kalacağım.

    Kökleri birbirine sarılmış, dalları karışmış iki ağaç gibi “geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar”

    Köklerimiz sarılmış toprağa